<body><script type="text/javascript"> function setAttributeOnload(object, attribute, val) { if(window.addEventListener) { window.addEventListener('load', function(){ object[attribute] = val; }, false); } else { window.attachEvent('onload', function(){ object[attribute] = val; }); } } </script> <div id="navbar-iframe-container"></div> <script type="text/javascript" src="https://apis.google.com/js/platform.js"></script> <script type="text/javascript"> gapi.load("gapi.iframes:gapi.iframes.style.bubble", function() { if (gapi.iframes && gapi.iframes.getContext) { gapi.iframes.getContext().openChild({ url: 'https://www.blogger.com/navbar.g?targetBlogID\x3d17687906\x26blogName\x3dSefalet+G%C3%BCnl%C3%BC%C4%9F%C3%BC\x26publishMode\x3dPUBLISH_MODE_BLOGSPOT\x26navbarType\x3dBLUE\x26layoutType\x3dCLASSIC\x26searchRoot\x3dhttps://sefalet.blogspot.com/search\x26blogLocale\x3dtr_TR\x26v\x3d2\x26homepageUrl\x3dhttp://sefalet.blogspot.com/\x26vt\x3d-656156130501613377', where: document.getElementById("navbar-iframe-container"), id: "navbar-iframe" }); } }); </script>

Pazartesi, Kasım 06, 2006

Ana Dil,Japon Beyni ve Böcekler


1987'nin ocak ayında, Profesör Tadanobu Tsunoda bir seminere katılmak üzere Küba'ya gider. Seminerin başlığı "Merkezi Sinir Sistemi Hastalık Fizyolojisi ve Telafisi" adını taşımaktadır. Küba'ya uygulanan ambargo halen devam ettiğinden batılı tek bilim insanı kendisidir. Seminerden önceki akşam bir karşılama töreni yapılır. Kübalı bir adam ateşli bir şekilde İspanyol dilinde konuşurken, Profesörümüz toplantının yapıldığı mekanda dikkat dağıtan böcek sesleri duymaktadır. Sesler o kadar yüksektir ki toplantının yapıldığı mekanı sarmış gibidir böcekler. Tsunoda meraklanır, duyduğu sesleri hangi tür böceğin çıkardığını birine sorar; fakat bu sesleri ondan başka duyan yoktur. Tsunoda'ya cırcır böceği veya benzeri bir böceğin çıkardığı sesler gibi gelir duydukları. Toplantı sabaha karşı ikiye doğru biter ve profesörümüz, Kübalı iki genç ile, kalacağı yere doğru yürümeye başlar. Yolda giderken aynı böcek seslerini bu sefer daha yüksek olarak duyar. Hemen seslerin geldiği çalılıkları gösterir ve bu seslerin ne olduğunu sorar yanındakilere; fakat iki Kübalı bir süre durup dikkatle ortalığı dinlemelerine rağmen sesleri duymadıklarını söyler. Profesöre biraz garip bakışlar ile, yorgun olduğunu ve dinlenmesi gerektiğini söyleyerek ayrılırlar. O geceden sonraki günlerde devamlı Kübalılar ile vakit geçirir ve ancak 3.gün bir adam sesleri duyduğunu söyler, ama pek önemsemiş gibi değildir. Toplantıya katılanlardan bazıları bir hafta boyunca o sesleri hiç duymadıklarını ifade eder.

Profesör, bu deneyiminden sonra Japonların ve yabancıların duyma yetilerinin farklı olduğundan şüphelenmeye başladı ve bu konuda araştırmalara girişti.
Bilindiği üzere beynimiz sağ ve sol iki ayrı loptan oluşmaktadır. Bu iki ayrı lop, farklı işlevleri yerine getirirler. Örneğin sol beyin (lop) daha çok dil ile ilgili sesleri işlemektedir. Aynı anda iki kulağınıza sözler söyleniyor olsa, sağ kulağınız ile duyduğunuz sözleri daha iyi anlarsınız. Telefonu dinlerken genellikle ahizeyi sağ kulağa götürürüz. Bunun nedeni sağ kulağın sinirler yolu ile sol beyne veri göndermesidir. Aynı şekilde sol kulak da sağ beyne bağlıdır ve verileri oraya gönderir. Örneğin aynı anda iki kulağınıza farklı melodiler çalınıyor olsa, sol kulak ile dinlediğiniz melodiyi daha iyi algılayıp tanırsınız çünkü sol kulak müzik ve seslerin işlendiği sağ beyne bağlıdır.


Beynimizin bu genel görev dağılımı çoğu insanda aynıdır, Japonlarda da aynıdır fakat farklı olan bir başka şey var. Yapılan deneylerin sonucunda, Japonların böcek seslerini sağ beyinleri ile değil sol beyinleri ile işledikleri ortaya çıktı. Biraz daha açıklarsak; Japonlar genelde ses,müzik gibi verilerin işlendiği sağ beyin ile değil, sol beyin ile algılamaktadırlar böcek seslerini. Dil ile ilgili seslerin işlendiği sol beyin, Japonlarda aynı zamanda böcek seslerinin de işlendiği bölgedir. Japonlar sadece böcek sesleri değil, aynı zamanda; hayvan, gülme, ağlama, iç geçirme, dalga, rüzgar, yağmur, akarsu ve Japon müzik aletlerinin çıkardığı sesleri, insanların genelinin aksine, bu tür sesleri işleyen sağ beyin ile değil dille ilgili seslerin işlendiği sol beyin ile algılamaktadırlar. Böylece, Profesör Tsunoda'nın toplantıda ateşli bir şekilde İspanyolca konuşmakta olan adamın sözlerini dinlerken neden böcek sesleri ile dikkati dağıldı, anlaşılmış oldu. Bir japon olarak Tsunoda'nın sol beyni, diğer dinleyenlerden farklı olarak, İspanyolca konuşmayla beraber böcek seslerini de işlemeye çalışmaktaydı. Bu yüzden diğerleri böcek seslerini arka plan sesi olarak neredeyse bilinçsiz bir şekilde algılayıp İspanyolca yapılan konuşmaya dalmışken, Profesör Tsunoda Japon olmanın daha önce bilinmedik bir özelliğini deneyimliyordu.


Bu şaşırtıcı keşfin ardından bir o kadar ilginç başka bir bilgi ortaya çıktı; Japonların, bir takım sesleri beyinlerinin -genele oranla- farklı bir bölgesinde işlemesi ırksal bir nedenden kaynaklanmıyordu. Yapılan deneylerde Japon ırkından olup ana dili Japonca olmayan insanlarda bu özelliğe rastlanmadı. Tam tersine Japon ırkından olmamasına rağmen ana dili Japonca olan bireylerde bahsedilen seslerin farklı işlenmesi durumu gerçekleşmekteydi. Kısacası olayın kaynağı, doğumdan sonra öğrenilen kültürün belirleyicisi olan ana dildir. Aynı özellik ne Koreli ne de Çinli bireylerde rastlanıyor ama ana dili Japonca olmuş olan Çinli ve Korelilerde, Japon dilinin getirdiği bu farklılık bulunmakta. Japonların dışında bu özelliğe sahip olduğu saptanmış bir diğer halk da Polinezyalılar.


Japon kültürüne baktığımızda böceklerin ve genel anlamda doğal hayatın önemli yerinin olduğunu anlamak zor değildir. Bugün halen ateşböceği resim ve seslerinin paylaşıldığı bir çok Japon menşeyli site bulmak olanaklı genelağda. Bunun yanında şiir ve şarkılardan tutun pek çok farklı şekilde, doğanın seslerinin Japon kültüründe ifade bulduğunu söylemek mümkün. Japon dili içinde doğal seslerin tasviri anlamında yansıma (onomatopoeia) olgusunun oldukça yüksek seviyede olduğunu da belirtmekte fayda var. Özellikle Japon kültüründe tanrının veya başka bir deyişle evrensel kudretin doğadaki her canlıda bir parçasının olduğuna dair kuvvetli bir felsefi alt yapı olmasına insan şaşırmıyor. Bir insanın konuşmasına verilen dikkat ve önem doğadan gelen seslere de veriliyor ise, o dilin konuşulduğu toplumun doğaya farklı bir yakınlığı ve barışık olma durumu vardır diyebiliriz.

Bu konu daha fazla irdelenmeyi hak ediyor. Nasıl oluyor da sonradan edinilen bir kültür öğesi olan dil, insanın algılayışını bu kadar somut bir şekilde değiştirebiliyor? Bu gibi soruları başka bir zamana bırakalım. Bir kavrama farklı dillerde farklı tepkilerin verileceği çok şaşırtıcı bir durum değildir. Kültürün, insan bakış açısını ve dolayısıyla algısını etkilediği de bilinen bir gerçektir fakat bir benzetme yaparsak; yazılımın donanımı bu kadar doğrudan etkilediği örnek azdır. Örneğin Aymara ve Piraha kabile dillerinde, zaman ve sayı kavramlarına değişik açılardan bakılabileceğine şahit oluyoruz ama bunlar zihnin kültürel öğeleri farklı algılaması ile ilgilidir. Zaman ve sayı kavramları büyük ölçüde kültüre dayalı yapay kavramlardır. Dolayısı ile bunların göreli algılanması mazur görülebilir fakat bir dış uyaran olan sesi beynin farklı şekilde işlemesine neden olmak ciddi bir etkidir. Farkında olmadığımız kadar kültürel birikimimizin etkisi altında olduğumuzun önemli bir göstergesidir.

Başka dillerde bu tür farklı algıya yol açan özellikler var mıdır sorusu merak uyandırıyor. Cevabı bilmiyorum ama ana dilin ne kadar önemli ve önem verilmesi gereken bir kültür öğesi olduğu anlaşılmaktadır. Somut dış uyaranların farklı algılanmasına kadar giden bir etkiye sahip kültür öğesi iyi kavranması ve kullanılması gereken bir şeydir. Ana dilin sadece bir ifade aracı değil aynı zamanda insanı şekillendiren ve onu özgün kılan bir öğe olduğu ortadadır. İnsanın hangi ana dili konuştuğunun önemi sadece kültürel geçmişi ile bağlantı kurmasında değil aynı zamanda bir duyumsama ortaklığını paylaşmak için de geçerlidir.

Konuyla ilgili bir metinden alıntı yaparak yazıyı sonlandırırken, durumun ana dilimiz ile ilişkisini kurmayı, yine size bırakıyorum.

"Japonlar Japondur çünkü Japonca konuşurlar."


İlgili adresler:
http://www2s.biglobe.ne.jp/~nippon/file/jog240e.html
http://itre.cis.upenn.edu/~myl/languagelog/archives/002041.html