<body><script type="text/javascript"> function setAttributeOnload(object, attribute, val) { if(window.addEventListener) { window.addEventListener('load', function(){ object[attribute] = val; }, false); } else { window.attachEvent('onload', function(){ object[attribute] = val; }); } } </script> <div id="navbar-iframe-container"></div> <script type="text/javascript" src="https://apis.google.com/js/platform.js"></script> <script type="text/javascript"> gapi.load("gapi.iframes:gapi.iframes.style.bubble", function() { if (gapi.iframes && gapi.iframes.getContext) { gapi.iframes.getContext().openChild({ url: 'https://www.blogger.com/navbar.g?targetBlogID\x3d17687906\x26blogName\x3dSefalet+G%C3%BCnl%C3%BC%C4%9F%C3%BC\x26publishMode\x3dPUBLISH_MODE_BLOGSPOT\x26navbarType\x3dBLUE\x26layoutType\x3dCLASSIC\x26searchRoot\x3dhttps://sefalet.blogspot.com/search\x26blogLocale\x3dtr_TR\x26v\x3d2\x26homepageUrl\x3dhttp://sefalet.blogspot.com/\x26vt\x3d-656156130501613377', where: document.getElementById("navbar-iframe-container"), id: "navbar-iframe" }); } }); </script>

Salı, Ekim 14, 2008

Kant, Einstein, Fizik ve Felsefe

Albert Einstein, 20.yy’ın yeni fiziğinin kurucularından biridir. Ortaya koyduğu Genel ve Özel Görecelik Kuramları, Klasik Fiziğin pek çok kavramı üzerinde devrimsel etkilerde bulundu. Dönemin pek çok bilim insanında olduğu gibi, Einstein da felsefi çalışmalara ilgi duymaktaydı ve düşüncelerinin arka planında felsefi birikimler bulunan bir kişiliğe sahipti. Bazı bilim tarihçileri tarafından bir fizikçiden çok filozof olarak görülmesi bu yüzdendir. Parçacık/dalga ikilemine getirdiği yeni yaklaşımla da Kuvantum Fiziğinin fitilini ateşleyen kişi olmuştur. Einstein’ın erken yaşlarında (henüz fizik eğitimi almamışken) Kant’ın eserlerine büyük bir ilgi gösterdiği bilinmektedir. Kant’ın 20.yy’ın başında fizikte ortaya çıkan gelişmelere etkisi çok tartışılan bir konudur. Özellikle Görecelik kuramları üzerinde Kant’ın uzay ve zaman kavramlarının etkileri ile ilgili pek çok yorumların olduğu gözlenmektedir. Fakat olası böyle bir etkinin sağlıklı bir şekilde irdelenmesini etkileyen birkaç neden bulunmaktadır. İlki, Edger Wind’in de belirttiği gibi; Kant bir felsefeci, Einstein ise fizikçidir. Bu iki farklı donanım ve uğraşı alanından gelen farklı iki kişiliğin düşünce dizgelerinin karşılaştırılması baştan pek çok engeli beraberinde getirmektedir. Kant, Newton fiziğinin neredeyse mutlak kabul edildiği bir dönemde, bu bilgi birikimi üzerine düşüncelerini inşa ederken; Einstein, Klasik Fiziğin işlevini giderek kaybettiği ve yeni şeylerin söylenmesi ihtiyacının mevcut olduğu bir döneme aittir. Bir diğer zorluk ise, Kant’ın takipçilerinin varlığından kaynaklanır. Yeni Kantçı olarak adlandırılan bu grup, fizikteki yeni gelişmelerin Kant’ı onaylaması adına Kant’ın görüşlerinde aşırı yoruma kaçabilmişlerdir. Bu grup içinde görecelik kuramlarına Kant adına karşı gelenlerin olması yanında, Kant’ın görüşleri ile Einstein’ın ortaya koydukları arasında bağ kurmaya çalışan felsefeci/bilim insanları (en önemlilerinden biri Ernst Cassirer) da mevcuttur. Durum böyle olunca Kant’ın düşünce sistematiği oldukça farklı yorumlara maruz kalabilmekte ve tespit etmek istediğimiz olası Kant/Einstein ilişkisini saptamak oldukça zor olmaktadır.

Bir diğer taraftan, Einstein’ın, eğitimi sırasında August Stadler gibi Yeni Kantçı filozofların Kant üzerine verdikleri derslere katıldığını biliyoruz. Einstein ayrıca pek çok bilim insanı ve filozofu takip etmiş ve onlardan etkilenmiştir. Bunlar arasında; Ernst Mach, Henri Poincare, John Stuart Mill, Richard Avenarius, Karl Pearson, Richard Dedekınd ve David Hume sayılabilir. Ayrıca Schopenhauer’in eserlerine ilgi duyduğunu biliyoruz. Kant ile olan daha 13 yaşlarında başlayan ilişkisi, tüm bu isimlerin yanında farklı bir öneme sahip miydi? Bu noktada bize ipucu verebilecek bazı noktalar var. Öncelikle Kant’ın ortaya koyduğu bilgi kuramı oldukça sağlam olduğu ve kendinden sonrakileri önemli ölçüde etkilediği için, 20.yy’ın getirdiği devrimlerin, Kantçı görüşler ile bir karşılaştırmaya tutulmaması çok zordu. Einstein’ın meslektaşları ve çeşitli filozoflar ile bu tarz tartışmalara girdiği ve bu konulara ayrı bir önem verdiği açıktır. Dolayısı ile Kant’ın ister istemez bir etkisi olduğunu söylemek yanlış olmaz. Bunun yanında, Kant/Einstein arasındaki ortak olan konu, uzay ve zaman kavramlarının iki düşünür tarafından sistemlerine temel alınmasından kaynaklanır. Genelde kurulmak istenen veya yadsınmaya çalışılan ilişki, bu kavramlar özelinde gerçekleşir. Ünlü matematikçi David Hilbert, Einstein’ın uzay ve zaman üzerine ortaya attığı olağanüstü fikirleri, onun bu kavramlara ait kendinden önceki felsefi ve matematik bilgiden yoksun olmasına bağlamaktadır. Ona göre, Einstein böylece kimsenin bakamadığı bir açıdan konuya yaklaşmıştır. Oysa yukarıda saydığımız nedenlerden ötürü Einstein’ın sıkı bir felsefe düşünürü olduğu ve pek çok önemli eseri okuduğu bilinmektedir. Einstein’dan önce, uzay (genel itibari ile uzay boşluğu) “esir” kavramı ile açıklanmaya çalışılıyordu. Elektromanyetik dalgaların geçişini sağlayan bir ortamın olması gerektiği yönündeki zorunlu çıkarım ve 19.yy fiziğinin dayandığı mekanik ilkeler, “esir” gibi aslında oldukça üstünkörü bir kavramın varlığının kabulünü beraberinde getirdi. Uzay ve zaman üzerine görüşler de, yine mekanik fiziğin (diğer bir söylem ile Newton Fiziği veya Klasik Fizik) ilkeleri çerçevesinde, tüm evrende geçerli mutlak uzay/zaman kavramlarını öngörüyordu.

Felsefi düzeyde mekanik fiziğin önemli bir temsilcisi, onu oldukça sistematik bir şekle sokmuş olan Kant’tır. Bu bakımdan Görecelik kuramları bir anlamda Kantçı görüşlere karşı bir anlayış ortaya getirmektedir. Fakat Kant’ın görüşleri, Newton’ın mekanik yasalarının ötesine giden kavramsal bir yelpazeye sahipti. Bunun nedeni, Kant’ın görüşlerinin felsefi bir sistem içinde şekillendirilmiş olmasından kaynaklanmış olabilir. Ne de olsa felsefe, fiziğe oranla daha fazla hayal gücüne (spekülasyon) açık bir yapı gibi durmaktadır. Kant’ın sisteminin çok önemli kavramları olan uzay ve zaman, ona göre aslında kavram değil birer “görü”dür. Kant’ın kategorilerinin olabilirliğini sağlayan uzay ve zaman, kavramlarla (düşünme ile) elde edilemezler, ancak görülebilirler (anschauen). Doğuştan sahip olduğumuz düşünce kalıplarıdırlar ve bunlar olmadan aklın dış dünya verilerini düzenleyebilmesi olası değildir. Bu görüş, Kant’ın duyu verilerinde bulunan “salt formlar” anlayışı ile bağlantılıdır. Böylece uzay ve zaman, özneden ayrılmayan ve özne olmadan bir anlam ifade etmeyen kavramlar haline gelir. Bu yönü ile zamanın göreceliği konusunda öznenin yarattığı etkiyi ifade ediyor denebilir. Kant’ın felsefesinde özgün olan tarafın ( o güne kadar yapılmamış olan), duyu verilerine yüklediği a priori (deneyden elde edilmeyen bilgi) nitelik olduğunu göz önüne alırsak, daha sonra Einstein’ın görecelik kuramlarında ortaya koyduğu anlayışla bir ilişki kurmak mümkün olur. Einstein, temel olarak fizik dünyadaki gözlemcinin gerçekliğe etkileri üzerinde oldukça durmaktadır (Genel ve Özel Göreceliğin ikisinde de).

Einstein’ın uzay ve zaman kavramlarını “uzayzaman” ile değiştirmesi, düşünce ve bilim tarihimizin az rastlanan devrimlerinden birini oluşturur. O güne kadar ayrı ayrı ve mutlak olarak görülen bu kavramlar, Görecelik kuramları ile hem birleşmiş hem de yapısal ve gözlemsel açıdan görece (mutlak olmayan) bir nitelik kazanmışlardır. Uzaydan bağımsız bir zaman kavramını düşünmek artık olası değildir. Kütle çekimin etkisiyle uzay ve dolayısıyla zaman bükülebilmektedir. İşte bu noktada, Kantçı uzay ve zamana en büyük karşı çıkış (ve klasik Fiziğe) ortaya konmaktadır. Bununla beraber, Kant’ın özneyi “bilginin” ve algılanan gerçekliğin bir parçası olarak kabul etmesi; Schlick, Reichenbach ve Einstein tarafından da kabul edilmekteydi. Bu ortaklık önemli, çünkü dönemin Deneyci (empirist) görüşü savunan bazı felsefeci/bilim insanları, göreceliğin tamamıyla deney kökenli olduğu kanısındaydılar.

Einstein, takip ettiği ve etkilenmiş olduğu Ernst Mach’ın, kuramların (teori) yapısı konusunda yaptığı betimlemeyi eleştirirken, Kantçı bir yanını ortaya çıkarır görünmektedir. Mach’ın, kuramları (aynı zamanda bilimi) deney ve gözlem sonuçlarının bir düzen ve sıraya sokulması olarak tanımlaması yani bir tür “keşif” olarak tanımlamasına Einstein katılmamaktadır. Ona göre kuramların içinde aklın kendinden kattığı “icat” olarak nitelenebilecek bir taraf da vardır.

Kant ve Einstein arasında ilişki kuşkusuz vardır, çünkü ikisi de güçlü, bilimsel ve yaygınlık kazanmış sistemler kurmuşlardır. Bir ilişkinin var olması, mutlak bir benzerliğin olmasını gerektirmez. Kant’ın yüksek bir hayal gücü ile ortaya koyduğu sistem, kendinden sonraki felsefecilere ve Einstein gibi bilim insanlarına ilham kaynağı olmuştur. Bu yazıda ana hatlarıyla değinmeye çalıştığımız benzerlikler dışında ilişkiler kuran yazarlar da vardır ama fazlasıyla yoruma açık oldukları için bu yazıda değinme gereği görülmemiştir.

Einstein’ın da katkıda bulunduğu Kuvantum Fiziği’nin, Kant’ın görüşleri ile ne ölçüde benzeştiği ve iki düşünce adamı arasında bu yönden de bir bağlantı kurmak olası olsa da, bu iki değerli şahsiyetin; özellikle Einstein’ın temel yapıtları olan görecelik kuramları üzerinden ilişkilerini değerlendirmek, yazının selameti açısından daha iyi olacaktır.

Son olarak Karl Marks’ın Berlin’deki Humboldt Üniversitesi’nin ana binasının girişinde mermer taşa yazdırılmış sözünü alıntılayalım:

Filozoflar dünyayı çeşitli şekilde yorumlarlar, ama önemli olan dünyayı değiştirmektir.”

Daha sonra da Y.S Kim’in bu söze yaptığı yorumu alıntılayalım:

Eğer Marks, filozof olarak kendinden ve dünyayı değiştiren olarak da Viladimir Lenin’den bahsediyorsa, hatalıdır.

Ama eğer Kant ve Einstein’dan bahsediyorsa, haklıdır.


Kaynakça:

Reichenbach, Hans., Bilimsel Felsefenin Doğuşu, (İstanbul, 1993).

Gökberk, Macit., Felsefe Tarihi, (İstanbul 2003)

Infeld, Leopold., Albert Einstein: Bilimsel Kişiliği ve Dünyamıza etkisi, (1999).

Kim, Y.S., Einstein, Kant and Taoism, (2006)

Howard, Don., Einstein and the Development of Twentieth-century Philosophy of Science, Cambirdge Companion to Einstein-Final V, (yayın aşamasında)

Howard, Don., Einstein as a Philosopher of Science, American Institute of Physics, (2005)

Dorato, Mauro., Kant, Gödel and Relativity, 11. International Congress of the Logic Methodology and Philosophy of Science, Synthese Library, (2002)

Jammer, Max., Einstein and Religion, Princeton Ünivercity Press, (1999)

Wind, Edgar., Alfred C.Elsbach’s Kant und Einstein, Journal of Philosophy, Vol, 24, No.3, (1927)

Aster, E., Bilgi Teorisi ve Mantık, Sosyal Yayınlar (1994)